Öcalan, yetmişli yıllarda
halk arasında Apocular diye tanımlanan
küçük bir öğrenci grubunun
şefi olarak
Kürt siyaset sahnesinde
yerini aldı.
Bu grub, diğer Kürt örgütlerine karşı
gerçekleştirdikleri eylemlerle kısa süre içerisinde adını duyurdu.
Öcalan
tüm Kürt örgütlerini, sömürgeci ve emperyalist
devletlerin birer
oyuncakları olarak
tanımladı. Ancak
tanımladığı bu ilişkilere, en fazla kendisi
ve örgütü girdi.
Son çeyrek
yüzyılda Abdullah Öcalan, konuşmalarıyla
ve yaptıklarıyla
hep gündemde kalmayı başardı. Diğer
Türk ve Kürt örgütlerinin gündemlerinde de hep birinci sırayı işgal etti.
Kendisine yönelik yapılan eleştirilerin
çoğu
doğru
olmakla birlikte, bu eleştiriler
onu ve örgütünü zayıflatacağına daha da güçlendirdi.
Öcalan, döneme ve koşullara
göre kendisini farklı
sıifatlarla
tanımladı.
En sonunda da kendisinden beklendiği
gibi, Kürt Halk Önderi(!) olduğunu
ilan etti.
Öcalanı Kürtlerden çok Türklerin ve hatta
devletin gündemleştirmesi
ise, Apo olayının
farklıi
bir boyutunu oluşturuyor.
Geride bıraktığımız son 30 yılı
Öcalan tartışmalarıyla geçiren Kürt örgütlerinin
çogu silinip gittiler. Kalanlar ise, alternatif olacaklarına günden güne gerilediler, mevcut
olan kitle desteklerini bile yitirdiler. Kürt aydınlarının, yazar ve çizerlerinin önemli bir
kesimi ise, sözkonusu dönemde Öcalana bağlılıklarını dile getirmek icin adeta biribirileriyle
yarıştılar. Varolan sıfatlarına her gün bir yenisini ekleyerek,
bu konudaki hünerlerini göstermekten geri kalmadılar.
Bu süreçte hep
birlikte yaşadıgımız
ve şahit oldugumuz bunca tecrübeye
rağmen,
Kürt örgütlerinin değişmeyen
tek gündemleri yine Öcalan.
Bunlara ek olarak Öcalanı gecmişte tanrılaştırıp başımıza bela edenler de, işin cabası. Bunlar, geçmişte işledikleri günahlarından arınmak için adeta çırpınıp duruyorlar. Eski tanrılarına karşı
başlatıkları isyanı, onun itiraflarını Avukat Görüşmeleri
adı
altında
çarşaf
çarşaf
yayınlayrak
sürdürmeye çalışıyorlar. Bu yaptıklarıyla
Öcalanı
etkisizleştireceklerine,
onun yine hep gündemde kalmasına
hizmet ediyorlar.
Oysa Öcalanın bugün söyledikleri tümden yeni
değil. Geçmişte de benzeri şeyler
söyluyordu. Bugün verdiği kimi farklı mesajlar ise, içerisinde bulunduğu zaman ve mekan farklılığının bir sonucudur.
Gelinen süreçte eğer
amaç, Kürt halkının
özgürleşmesi
ve kendi ülkesinde barış
ve demokratik bir ortamda yaşaması
icin mücadele etmek ise, artık
Öcalanı
günah ve sevaplarıyla,
kendi adasında
ve saygıda
kusur etmediği
komutanlarıyla
başbaşa bırakmak
gerekir.
Ancak böylesi bir yaklaşım,
yeni bakış
açılarının
oluşmasına
zemin hazırlayabilir.
Kürtler arasında yeni fikirlerin ve modern
örgütlenme biçimlerinin
gündemleşmesini sağlayabilir.
Eski
alışkanlıkların devamı ise, yeni Öcalanların ortaya çıkmasına ve bizim için 21. yüzyılın kayıp yüzyıl olmasına neden olur.
15
Mayis 2004
|