26 Nisan günü, yani ölümünden iki gün sonra haberini aldım.
Önce, birilerinin bana kötü bir şaka yapmış olabileceğini
düşünerek kendi kendimi avutum.
Çünkü O, bu güne kadar bir çok badireyi atlatmış,
adeta ölüme meydan okurcasına her seferinde galip gelmeyi başarmıştı.
Ancak, sevgili Bedirxan Abînin kisa haberini internetten okuyunca, yılların acı
ve direncini birlikte taşıyan kalbinin yeni bir zaferi
kaldırabilecek durumda olmadığı gerçeğini
kabullendim.
Bu acı gercek karşısında, neye uğradığımı
şaşırdım. Elim ayağım tutuldu, kalbim
burkuldu. Içimden birşeylerin koptuğunu hissettim.
Oysa, daha birkaç gün önce, ortak bir dostla kendisinden
bolca konuşmuş, on yılı aşkın bir
aradan sonra Istanbula gideceğimi, ona nasıl sürpriz
yapacağımı anlatmıştım.
Ve ilk karşılaşmamızda yanaklarımdan
tutup, baboş nasılsın diyeceğini özlemle beklerken,
ölüm haberini aldım.
Yaklaşik 13 yıl önce de kalp krizi geçirmiş,
o zaman ölüme nasıl direndiğine yakından tanık
olmuştum. Özel Yaşam hastanesindeki odasında kendine
gelir gelmez, Azadi Gazetesinin o haftaki sayısının
akıbetini sormuş, olumlu cevabımız karşılığında
acılarını unuturcasına, yüzünde oluşan
gülümsemeyi gözlerimle görmüştüm.
Yurtdışına çıktıktan sonra da bir
araya gelip, hasretle kucaklaşmış, gelecekle ilgili
projeleri hakkında bolca sohbet etmiştik.
Dostluğumuzun ve arkadaşlığımızın
oluşmasına temel teşkil eden politik ortaklığımız,
belli bir süreçden sonra son bulmasına rağmen, aramızdaki
abi- kardeş ilişkisi olduğu gibi devam etmişti.
Oysa O, şimdi yok aramızda, bizleri yalnız
bıraktı.
Onun dostluğundan ve arkadaşlığından
yoksun olmanın acisini yaşıyorum.
Çünkü O, hedefleri büyük olan bir Kürt siyasetçisi, ufku
geniş bir Kürt aydını, etrafına ışık
saçan iyi bir öğretmen ve herşeyden önce gönlü sevgiyle
dopdolu bir abi ve arkadaştı
Onun yokluğu, ailesi ve yakınları için olduğu
kadar, Kürt halkı için de büyük bir kayıp.
Anısı önünde saygıyla eğiliyor, umutlarının
gerçek olacağı günü ve o günün müjdesini kendisine verebilmeyi
sabırsızlıkla bekliyorum
26
Nisan 2005
|