1774- 1934 tarihleri arasında 160 yıllık bir ömür sürdüren Kürt ZaroAğa, dünyanın bilinen en uzun yaşayan insanı kabul edilir. 18. Yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’a gelip, hayatının yüz yılı aşkın bir bölümünü burada hamallıkla geçiren Zaro Ağa, özellikle 20. yüzyılda gerek Türk gerekse Batı basınına yoğun biçimde konu olur, ancak Kürt basınında yansımasını bulmaz. İbrahim Alaaddin Gövsa’nın Türk Meşhurları Ansiklopedisi’ne ve daha sonra çeşitli eserlere konu olan Zaro Ağa hakkında en kapsamlı bilgiyi, Kürt literatüründe ilk kez araştırmacı Rohat Alakom verir (1).
Birbuçuk asrı aşkın yaşayan Zaro Ağa, 10 Osmanlı padişahı döneminde tanıklık eder ve hayatında altı önemli savaşa katılır. Uzun ömründen dolayı Zaro Ağa, Batılılar’ın ilgi odağı olur ve 1925 yılında İtalya, 1930 yılında Amerika, 1931 yılında İngiltere’yi ziyaret eder. Gerek Türk, gerekse Batılı basın yayın organları kendisiyle röportajlar yapar, yaşamı konusunda ilginç detaylar verirler. Bu kaynaklarda verilen bilgiler Rohat Alakom tarafından değerlendirildiği ve asıl konumuz Zaro Ağa olmadığı için, bu kısa tanıtımla yetinip, bir bakıma onun halefi konumunda olan ve yaşamları arasında büyük benzerlik bulunan bir başka ”Sözlü Tarih Kahramanı“ na, Erzurumlu Kürd Ali’ ye kısaca değinmek istiyoruz.
Halkevleri’nin kuruluş yıllarında, halkbilimi, tarih ve etnoloji konularında yazılar yazan İ. Hakkı Akay adlı bir Kemalist aydın, Balıkesir Halkevi’nin yayın organı olan Kaynak Dergisindeki bir yazısını, “114 Yaşında Bir İhtiyar! Kürd Ali“ konusuna ayırır ve Zaro Ağa’nın ölümünden
iki yıl sonra 1936’da yayımlanan bu yazıda (2), kendi anlatımıyla Erzurumlu Kürd Ali’nin özgeçmişine ve onunla yapılan bir konuşmaya yer verir. Onun Kürtçe-Türkçe- Osmanlıca kırması anlatımını bugünkü Türkçeye aktararak birlikte izleyelim:
“Ben, sekiz devlet (padişah MB) görmüş 114 yaşında bir ihtiyarım. Yirmi yaşındayken, Unkapanı’nda bulunan kahveci dayımın yanına gelmek üzere Erzurum’dan çıktım, İstanbul’a geldim. O zaman padişah, Sultan Aziz’di. Ben Unkapanı’nda hamallık ediyordum. O Zaro Ağa vardı ya? Aha, onunla bir sene hamallık ettim. O benden yirmi yaş büyüktü. 158 yaşında olduğunu söyleyen bu adam, yalan söylemiştir. Kendisi de geberdi ya! Dersimli ve Kızılbaş olan bu edepsiz herif, son günlerinde Avrupa’dan bir de kız aldı amma o benden çok acardı. Sonra ben ondan ayrıldım ve Kurt Paşa ile gönüllü olarak Bağdad’a gittim. Bir sene orada kaldık. Kurt Paşa vefat etti. Ben oradan Kerbela’ya gittim, Hazreti Hüseyin’i ziyaret ederek memlekete geldim. Oradan yeni İstanbul’a döndüm ki, bu seyahat tam iki sene sürdü. İstanbul’da biraz daha kaldıktan sonra Rus harbine gönüllü yazıldım. Doğruca bizi Plevne’ye götürdüler. Derviş Paşa ordu kumandanı idi. Plevne’yi zaptettikten sonra, beş ay burada oturduk. Oradan Hain Boğazı’na geldik. Bu boğaz dört saat sürer. Oraya Gazi Osman Paşa geldi. Harp devam ediyordu. Biz en son Rus’a galip geldik, amma üçüncüde mağlup olduk. Bizi Rus esir aldı. Yirmi iki gün bizi trenle İç Rusya’ya götürdüler. Petersburg’da iki ay kaldım. Orda da namazımıza devam ediyorduk. Biz abdest alırken, bir Rus onbaşısı da bizimle eğlenir, bizi taklit ederdi. Bu da bizim pek gücümüze gidiyordu. Bir gün gene bizimle eğlenirken, kafasına bir testiyle vurdum. Herif öldü. Beni tuttular, götürdüler. Candarma muhafazası altına aldılar ve boğazıma bir ip geçirdiler, boynuma da bir yafta astılar. Çarşılarda dört gün beni dolaştırdılar. Beşinci günü Sibirya’ya götürdüler. Beş günlük bir yoldu. Orda akşam ezanı okunduktan bir saat sonra şafak sökerdi. Ben orda yedi sene kaldım. Kalebenddim. Ayak bileklerime bir halka geçirdiler ve (Her gün akşam buraya gelip bizi göreceksin!) dediler. Bana hergün bir çift tayin verirlerdi. Ben de her gün gider onları görürdüm. Tam yedi sene sonra beni İstanbul’a getirdiler.„
Kürd Ali, o tarih itibarıyla 114 yıllık olan uzun ömrünü böylece özetliyor. Burada dikkati çeken hususlardan biri, onun Zaro Ağa’yla doğrudan hamallık yapması ve onun „Dersim Kızılbaşı“ olduğunu söylemesidir. Ancak, Zaro Ağa bugüne kadar Bitlisli veya Ağrılı olarak biliniyordu. Bu nedenle, sözkonusu iddia üzerinde de durulması gerektiğini düşünüyorum. Uzun hamallık, askerlik ve esirlik döneminden sonra, Haydarpaşa-İzmir
Demiryolu yapımında da yıllarca çalışan, makale yazarının söyleyişiyle “114 yıllık bir tarihi azametli omuzlarına yüklenmiş ve günler âlemler geçirmiş olan bu zavallı ihtiyar“,röportajın yapıldığı tarihte 45 yıldanberi Balıkesir’de yaşamakta ve hâlâ sefil bir hayat sürdürmektedir.
Kürd Ali’nin, yazarı şaşırtan bir özelliği de, eğitimsizliğine rağmen halk ve divan şiirine âşina olmasıdır. O, birçok divan şiirini o yaşına rağmen ezbere okurken; Ankaralı Kürt Aşiret Reisi Alişan Bey’ in koruduğu ünlü sazşairi Dertlî’nin kimi şiirlerini de ezbere okumaktadır:
Gerden-i mecruhunu kestim kızılkan eyledim
Bu aşkın yoluna canı kurban eyledim.
Dahası, Alişan Bey’in Ankara- Samanpazarı’ndaki konağında – efsanevi biçimde ölen- Aşık Dertli’yi , halk arasındaki ününe- sanına uygun olarak „evliya“ diye nitelendirmektedir.
1936 Yılında 114 yaşında olan Erzurumlu Kürd Ali’nin, bu tarihten sonra ne kadar yaşadığını bilmiyoruz. Ancak, yukardaki kısa özgeçmişe ne kadar olayın sığdığı ortadadır. Ayrıntılı bir inceleme, nice filme konu olabilecek ilginç bir yaşam serüvenini ortaya çıkaracaktır. Ama burada anlatılanlar bile, onun “rastgele doğup, ezbere- ezbere yaşayıp, yanlışlıkla öldüğünün“ kanıtı değil midir?..
İstedik ki, bu yaklaşık bir-çeyrek yüzyıllık yaşam tümden yitip gitmesin, en azından Kürt kimlikli bir dergide yaşam bulsun!..
Kaynaklar
Rohat Alakom: Eski İstanbul Kürtleri (1853-1925), Avesta yay. İst. 1998,s. 155-181
İ. Hakkı Akay: Antikalar Serilerinden: 114 Yaşında Bir İhtiyar! Kürt Ali, Kaynak (Balıkesir Halkevi), Sayı:45/1946