Umudun yeşerdiği yer
15 yıl
önce de aynı başlık altında bir yazı yazmıştım.
O zaman Güney Kürdistana yapmış olduğum kısa
bir seyahatte gördüklerimi, anlatmaya çalışmış;
o yazıda Halepçeyi, yakılan köyleri, sefaleti ve insanların
yaşadığı kıtlığı ve yokluğu
anlatmıştım.
O zaman bütün dünya Saddama ambargo uygularken, o da kürtlere uyguluyordu.
Bu yetmiyormuş gibi, bir ambargo da PKK tarafından Güneyli
Kürtlere uygulanıyordu. Türkiyeden yiyecek taşıyan
kamyonlar yakılıyor, böylelikle bölgeye giden erzakın
girişi engellenmiş oluyordu.
Bu yılın Haziran ve Temmuz aylarında, Kürdistan Parlamentosunun
açılışı ve Kürdistan Bölge Başkanlığınin
yemin törenine davetli olarak iki kez gittim. Ne yazık ki,
gördüklerimi ve yaşadıklarımı anlatmaya kalemim
yeterli değil. Çünkü o mutluluk anlatılamaz ve yazılamaz,
ancak yaşanır. Bütün dileğim, her kürdün o mutluluğu
yaşamasıdır. Ancak ben yine de gördüklerimi ve yaşadıklarımı
yazabildiğim ölçüde okuyucularla paylaşmaya çalışacağım.
Diyarbakırdan Şerefattin Elçi ve M. Emin Sever ile birlikte,
bir araba ile Habura doğru yola koyulduk. Öğleye doğru,
adeta bir çöplüğe dönüşmüş Habur sınır
kapısına vardık. Ortadoğunun en büyük kamyon
çöpluğunun arasında bizi gören kürtler, bizimle olağanüstü
bir şekilde ilgilendiler. Kısa süre içerisinde yapılan
çıkış işlemlerimizden sonra, biz köprüden Kürdistana
geçerken, onlar da arkamızdan el salladılar.
Köprünün öbür ucunda kocaman bir Kürt bayrağı, yüksekçe
bir tepeye dikilen bir direkte dalgalanıyordu. Kürdistanlı
görevliler tarafından heyecanla karşılandık.
Bizi hemen tertemiz, klimalı ve son derce modern döşenmiş
bir salona aldılar. Burada bize çay, kahve ikram ettiler. Daha
çaylarımızı bitirmeden, bizi kapıdan Hewlêre
götürecek araba ve görevlilerin hazır olduğu bildirildi.
Daha sonra bu modern salonun, Kürdistana giriş işlemlerinin
yapıldığı salon olduğunu, abartıli
bir şekilde döşenmiş olan misafir salonuna vardığımızda
öğrendim. Burada da emniyet müdüdrünün ikram ettiği içeceklerimizi
içtikten sonra, bize katılan bazı arkadaşlarla Hewlêre
doğru hareket ettik.
Yollarda olağanüstü güvenlik önlemleri alınmıştı.
Güvenlik noktalarındaki Peşmergeler, bizim Diyarbakirdan
gelen ve Başkanın misafirleri oldgumuzu öğrendiklerinde,
mutluluklarından dolayı adeta uçuyorlardı. Akşama
doğru Hewlêre vardık ve daha önceden bizim için ayrılan
oteldeki odalarımıza yerleştik. Hewlerin gerek girişinde
ve gerekse içerisinde olağanüstü güvenlik önlemleri göze çarpıyordu.
Bu da son derece doğaldı, çünkü daha bir ay öncesinde
polis olmak için müracaat sırasını bekleyen gençlerin
arasına giren bomba yüklü bir araç, 96 kişinin ölümüne
ve yüzlercesinin de yaralanmasına neden olmuştu. Bu yaralıların
bir kısmını, Ankaradaki bir hastahanede tedavi gördüklerinde
ziyaret etmiştik.
O olay, Kürtlerin tecrübesi ve alınan olağanüstü önlemler
sayesinde, ABD güçlerinin yardıma geldikleri günden beri,
Kürdistanda meydana gelen tek patlamaydı denebilir.
Parlamentonun açılışı
Parlamentonun
açılış törenine katılmak için meclis binasına
varana kadar bir kaç noktada güvenlik kontrolunden geçtik. Zaten
davetli olmayanlar ve önceden hazırlanmiş listelerde ismi
olmayanlar, içeri alınmıyorlardı. Gelen davetliler
kendilerine ayrılan bölümde yerlerini aldıktan sonra,
miletvekilleri de gelip yerlerini aldılar. Önce tek aday olan
Ednan Mıftî parlamento baskanlığına seçildi.
Başkan yemin edip yerini aldıktan sonra, bu kez bütün
parlamenterler sırayla Kürdistan ve Kürt halkı adına
yemin ettiler.
Parlamento, kurumlarını oluşturduktan sonra, bir
haftalık kısa bir süre içerisinde başkanlık
seçimi ile ilgili yasalar çıkarıldı. Bir hafta sonra,
yani 12 Haziran günü, bu kez de Kürdistan Devlet Başkanlığı
seçimi ve yemin törenine katıldık. Yine aynı kotrollerden
geçerek, parlamentoda bize ayrılan bölümde yerimizi aldık.
Sayin Mesut Barzani oybirliğiyle Kürdistan Başkanı
seçildi. Gazi Muhammedden tam 60yıl sonra, bu kez Mesut Barzani
Hewlêrde Kürdistan Devlet Başkanı olarak seçiliyordu.
Daha 16 yaşındayken Peşmerge yemini ederek, peşmergelerin
saflarında yer alan Sayın Barzani, 40 yıl sonra,
Parlamento kürsüsünde, seçilmiş Kürdistan Devlet Başkanı
olarak, Kürdistan ve Kürt halkı adına yemin ediyordu.
Yemin töreninden sonra Irak Devlet Başkanı Sayın
Talabani ve Kürdistan Devlet Baskanı Sayın Barzaniyi
bir arada, ayrı ayrı kutlama heyecanını yaşadım.
Aynı günün akşamı, bir dostun evine yemeğe davetliydik.
Gece geç vakit otelimize dönerken, bütün Hewlêr ayakta, bu mutlu
günü kutluyordu. Yanımdaki arkadaşlar da bu heyecana kendilerini
kaptırmış, onlar da alkışlarıyla yaşanan
coşkuya katılmışlardı. Ben ise hiç birşey
yapmadan, arabanın arka koltuğuna yığılmış,
bomboş bir şekilde olup bitenleri izliyordum. Bir ara
M. Emin; Ibrahim, sen neden alkış çalmıyorsun dedi.
- Doktor, şu anda bomboşum, ne yapacağımı
düşünemiyorum dedim.
O anda gözlerimin önünden Halepçe, Musul-Kerkük infiali, yakılıp
yıkılan köyler bir film şeridi gibi geçti; beynimde
ise, o insanların hawar çığlıkları çınlıyordu.
Sevinç naraları atan insanlara bakmama rağmen onları
görmüyordum. O harabelerin ve küllerin arasında çıkan
bu sevinç ve mutluluk, demek ki oluyormuş. Zaten bu insanlar
hiç bir zaman umutlarını yitirmemişlerdi. Bu umut
ışığını bu insanların gözünde
her zaman okumak mümkündü. Bunu 15 yıl önce görmüş ve
bunun için Umududn yeşerdiği yer demiştim.
Bütün dileğim ve çabam, bu mutluluğun kalıcı
olması içindir.
Spas kekê ez jî kurd im
Bir
gün Hewlêri gezerken, tertemiz giyimli askerlere rastladık.
M.Emin onlara yaklaşıp selam verdi. Birincisine how are you dedi. O da gayet kibarca ingilizce
teşekkür ederek, yanıtladı. Ikinci bir askere de
aynı şekilde yaklaşıp ona da how are you deyince,
asker onu Spas kekê ez jî kurd im şeklinde yanıtladı.
M. Emin bu kez Kürt askerini de Amerikalı sanmıştı.
Bu olaydan sonra ben kendisine takılmak için M. Emine her
soruşumda, o da spas kekê ez jî kurd im diyordu.
Yaşam
Yokluk Kürdistandan kovulmuş. Dünyada ne varsa, hepsini Kürdistanda
da bulmak mümkün; hem de Türkiyede kinin yarı fiyatına.
Örneğin 50 litre benzin sadece
2 Dolar.
Bir milyon nufüslü Hewlêrde belediye otobüsleri çalışmıyor.
Bunun nedenini sorduğumda, kimse binmediği için, otübüslerin
tümünün belediye tarafından garaja çekildiklerini söylediler.
Her eve en az bir, durumu iyi olanlar da ise neredeyse kişi
başına bir araba düşüyor.
Kürdistan baştanbaşa bir inşaat şantiyesi. Şehirlerarası
duble yollar yapılıyor, çoğu bitmiş vaziyette.
Yakılan bütün köyler yeniden inşa edilmiş. Yapılan evler
son derece modern. Şehirlerde gayrımenkul fiyatları
astronomik rakamlara ulaşmış.
Herkese okuma olanağı sağlanmıs. Okula gitmeyen
çocuk yok. Üç büyük Üniversitedeki öğrenci sayısı,
30 binden fazla. Eğitim ve sağlık sorunları
kökten çözülmüş, bu giderlerin tümü devlet tarafından
karşılanıyor.
Peşmerge güçleri orduya dönüşmüş. Şimdiye kadar
rütbesiz görev yapan Peşmergelerin, askeri okullardaki eğitim
durumlarına göre rütpe takacaklarını öğrendik.
Halka, her ay nufüs başına şeker, çay, yağ ve
un gibi temel gida maddeleri bedava dağıtılıyor.
Ayrıca herkese maaş ödeniyor. Halinden şikayetçi
olanların olduğunu söylediyseler de, ben kimseye rastladım.
Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, beni tedirgin eden bir
noktayı da belirtmek istiyorum; o da, insanların çalışma
ile pek barışık olmayışları. Inşaatlarda
çalışanların çoğu, ya Kuzey Kürdistandan,
ya da Irakın Arap bölgelerinden gelen gençler oluşturuyor.
Barzan bölgesi
Dönüş yolumuz biraz uzadı. Barzan bölgesinden döndük. 15 yıl
önce buradan geçerken, yüzlerce km.lik yolda bir tek insana rastlanmazdı.
Bütün köyler ve yerleşim birimleri yakılıp, yıkılmıştı.
Bu kez gördüklerimiz bambaşkaydı. Yakılıp-yıkılan
köylerin yerine modern köyler inşa edilmiş. Her taraf insan dolu. Doğa, insana heyecan ve
huzur veriyor. O zaman tek bir insanın kalmadığı
Barzan ilçesi, yeniden cıvıl cıvıl.
Burada, vasiyeti üzerine Irandaki mezarından çıkarılarak
Barzan mezarlığına defnedilen Mustafa Barzaninin
mezarını ziyaret ettik. Oğlu Idrisin yanına
defnedilmiş. Etrafı taşlarla örülmüş, uzunca
bir toprak yığını, sade ve tipik bir kürt mezarı.
Mezarındaki bu sadeliğin,
M.Barzaninin vasiyeti olduğunu öğrendik.
Mezarının başında yaptığim tek dua
da ise şunu söyledim: 80 yıllık kesintisiz mücadeleyi,
dededen toruna aktaran büyük insan, Kürt halkı sana minnettardır!
Dünyada oluşan yeni düzende, Kürtler de yerlerini almalıdırlar.
Geçmişteki hatalar tecrubemiz, başarı rehberimiz
olmalıdır.
Kişisel kapris ve kmplekleslerden uzak, toplumsal çıkarların
yanında yerimizi almalıyız. Dostlarımızı,
Kürt halkının çıkarları ekseninde oluşturmalıyız.
Denenmiş yol ve yöntemlerden ısrarcı olmamalı,
ucuz suçlamalardan uzak, Kürt halkının özgürlük mücadelesinde
bedel ödeyenlere minnet borcumuzu asla unutmamalıyız.
Bunlara dikkat eder, inatla özgürlüğün peşine takılırsak,
başarılı olmamamız için hiçbir neden yoktur.
Kürdistanda bunları da gördüm!
16 Agustos 2005
|