Hikmet
Fidanın katledilmesini kınayan imza metninde hem içerik
olarak katılmadığım bölümler olmasına;
hem de siyaseten ismimin birlikte zikredilmesini istemediğim
bireylerin bulunmasına rağmen, Nasname sitesi aracılığıyla
imza kampanyasına katıldım. Bu tür cinayetlerin,
hatta hiçbir siyasal cinayetin olmaması gerektiğine inandığımdan;
yaşananların Kürtlere fayda sağlamayacağını
bildiğimden, içerik olarak zayıf bir metin de olsa, imzalarında
samimi olmadığına kanaat getirdiğim bazıları
da bulunsa (Ki imzalarını geri çekmek isteyen bazı
kişilerin varlığı ne yazık ki beni haklı
kıldı.) Av. Mustafa Aladağın, Fidanın
ailesinin onayıyla başlattığı kampanyayı
destekledim ve imzamın olmasını istedim. Birkaç gün
Nasnamede bağımsız olarak zikredilen imzam, daha
sonra nedense unutuldu ve imzacılar arasından silindi.
İsmimin imzacılar arasında zikredilmemesini unutulmuş
veya gözden kaçmış olarak algılamaya çalışıyorum.
Şayet Nasname herhangi bir siyasi yapılanmanın sitesi
olmuş olsaydı, ismimin zikredilmemesinde bir kasıt
arardım. Ben, resmi ideolojilerin tümüne karşıyım
ve siyasal yapılanmaların her birinin kendince bir resmi
ideolojisinin olduğuna inanıyorum. Bu temelde, ismimin
zikredilmemesine neden de bulabilirdim. Ancak aynı şeyi
Nasname için düşünmüyorum; yaşananın bir teknik aksaklık
olduğuna inanmaya çalışıyorum.
Ne isminden çokça bahsedilen bir yazar, ne bir parti başkanıyım.
Daha da ötesi popülizmden nefret ediyorum. Ama inançlarım gereği
30 küsur yıldır Kürt halkının özgürlük mücadelesine
gücüm oranında katkı sundum ve şu an herhangi bir
örgüte tabi olmasam da üzerime düşenleri layıkıyla
yaptığıma inanıyorum.
Çeyrek asır yıl kadar ulusal, sosyal ve toplumsal mücadelede
araç olduğuna inandığım bir siyasi partide Kürt
halkının özgürlük mücadelesini yürüttüm, yol arkadaşlığı
yaptım. Ancak mensubu olduğum siyasi partinin araç olmaktan
çıkıp karşı olduğumuz bazı değerleri
savunmasıyla birlikte bu siyasi parti ile yolum ayrıldı.
Adam kayırmacılık, hemşehricilik, akrabalık
ilişkisi, emeğe saygısızlık, çıkar
amaçlı grupçuluk gibi bir sürü karşı olduğumuz
değer, ne yazık ki bir halkın özgürlüğü uğruna
yola çıkmış siyasal partilerimizde de görülmeye başlandı.
Bunların tümü bende güvensizlik yarattı ve eski mücadele
arkadaşlarımla yolumu ayırdım. Uzun lafın
kısası, siyasal hedefleri gerçekleştirmek için kurdukları
aracın amaç ve hedeflerinden saptığını
görerek yollarını ayıran binlerce Kürtten biri de
benim.
Hikmet Fidan ile HEP ve DEP sürecinde birlikte çalışma
imkanım oldu. Ayrıca Fidan ile 1995 yılında
İzmirde aynı listeden birlikte milletvekili adayı
olarak da çalıştık. İkimiz de ayrı siyasal
yapılanmalardan olmamıza rağmen, Emek Barış
Özgürlük Bloku (EBÖB) olarak HADEP (Halkın Demokrasi Partisi)
çatısı altında girilen 1995 Genel Seçiminde, Fidanla
birlikte çalıştık. Fidanla aynı siyasi görüşleri
paylaşmamamıza rağmen ortak müştereklerimiz
vardı; tahammüllü, hoşgörülü ve aydın özelliklerini
taşıyan yurtsever bir kişilikti, Hikmet Fidan. Her
koşulda Kürtlerin tek tip olmasına, tek düşüncenin
egemenliğine karşıydı. Kürtlerin sınıflı
bir toplum olduğu gerçeğinden hareketle Kürtlerin birçok
düşünceyi birlikte geliştireceğini, daha o günlerden
görmüştü. Kendisiyle uzun yıllar çalışan biri
olarak, şunu rahatlıkla söyleyebilirim, ki Hikmet Fidanın
katledilmesi Kürtler açısından gerçekten ciddi bir kayıptır.
Daha önce de belirttiğim gibi, Kürt siyasal partileri de emsallerinden
farklı değil ve onlar da Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin
birer aracıdırlar. Bu araçlarda bir dönem yer alan aydın,
siyasetçi veya sıradan bireylerin bu partilerden ayrılma
ve hatta kendi partilerini kurma hakları her zaman vardır.
Bunları, yoruldu suçlamasıyla karalamak, ihanetçilikle
suçlamak, ya da fiziki olarak imha etmeye kalkmak hiç kimsenin hakkı
da değil, haddi de değil. Biz Kürtler, modern dünya ailesinin
onurlu bir ferdi olmak istiyorsak, başkalarına gösterdiğimiz
tahammülün 10 katını birbirimize göstermek zorundayız.
Kürtlerin siyasi farklılıkları olmalı; bunu
bir zenginlik olarak görmeliyiz. Siyasal ve ideolojik mücadele kıyasıya
yaşanmalı ancak birbirimizle de politik olarak dost olmayı,
yan yana durmayı becerebilmeliyiz. Birbirimize tahammüllü olmanın
sırrı da bu anlayıştadır; yoksa, ucuz ve
basit suçlamalara yönelmekte değil...
Hikmet Fidanı katledenler onu mezara gönderdiler; ancak bazıları
da Kürt aydınlarını, siyasetçilerini öldürmeden mezara
gömdüler / gömmek istediler / gömmeye devam ediyorlar. Onurlu duruş,
Kürtler arası tüm tahammülsüzlüklere, tüm yalan dolanlara,
tüm mesnetsiz karalama ve suçlamalara karşı çıkmayı
gerektirir.
Bu tavırları alışkanlık haline getiren
bazı Kürt siyasetçileri, siyasi parti lider ve yöneticileri,
halen de eski yöntemlerle insanları suçlayabiliyor, Kürtleri
farklı kategorilere ayırarak kendince bir sınıflandırma
yapabiliyorlar. Bunlara göre, En iyi Kürt benim partime üye olan
Kürttür. Bu türden düşünenlere şunu hatırlatmakta
yarar var: O türden nağmelerin üzerinden yıllar geçti.
Artık dışardan gazel okuyacağınıza
ülkeye ayak basmayı ve bedel ödemeyi göze alın. Sizlerden
ayrılanları, Bunlar yorgun demokratlardır; ancak
cenazelerde görünüyorlar, diyerek ucuzca suçlayacağınıza,
bu insanların hiç olmazsa ülkede onurluca yaşamalarını
sürdürdüklerini, kendilerine düşen görevlerini yerine getirdiklerini
ve en azından vefalı davranarak yaşamını
yitiren eski yoldaşlarının cenazelerine gittiklerini
bilin.
Evet, ne yazık ki başkalarını ucuzca suçlayanlar
eski yoldaşlarına vefa sergileyemeyecek, yakınlarına
bir başsağlığı dilemeyecek kadar da duygu
yoksunudurlar.
Bazıları
da Kürtleri, Kürt aydın ve siyasetçilerini derecelendirebiliyorlar.
Birilerine Bu az Kürttür; bu orta Kürttür; bu bendendir tam Kürttür
demek, olsa olsa bir kısım zevatın kendini kandırmasından
başka bir şey değildir.
Şurası çok açık ki, Stalinvari yöntemlerle ne insanlık
ne de Kürtlük mücadelesine katkı sunulamaz. Kürtler, emeğe
karşı saygılı olmayı, birbirlerine tahammül
etmeyi öğrenmedikleri sürece, Kürt siyasi partilerinin de başarılı
olma şansı yoktur. Yalnız Kürtlerin değil neredeyse
tüm dünyadaki ulusal, sosyal ve sınıfsal mücadele yürütenlerin
geçmişleri, tarihleri, yaşadıkları nice olumsuz
örneklerle doludur. Birlikteyken iyisin, kahramansın; ancak
ayrı durmaya başladıysan en hafifinden yorulmuşsundur;
daha da ilerisi ihanetçisindir... Bu mu emeğe saygı? Önce
çok iyi, ortaklık bozulunca mı kötü oluyor insanlar? Bu
durumda birileri de çıkar, Hadi oradan sen de! derler, ki
ben bunu diyorum: Hadi oradan sen de...
Hikmet Fidanın katledilmesinin kınandığı
imza metnine yönelik düşüncelerimi bildirirken, bu arada geçmişte
yaşanan ve halen devam eden bazı yaklaşımlara
da dikkat çekmek istedim.
Hikmet Fidanın katledilmesini binlerce kez kınıyorum,
lanetliyorum. Tekrardan Fidanların öldürülmemesi için tepki
göstermeli, Kürt halkının özgürlük mücadelesine zarar
veren yaklaşımlardan geri durmalıyız.
Sonuç olarak, bizler esmi tarih ve resmi ideolojilerden arınmalıyız.
Gerçek benliğimizi ancak bu şekilde bulabiliriz. Bir
diğer önemli olgu ise emektir, emeğe saygı göstermeyi
bilmeliyiz.
Şu da bir gerçek ki, günümüzde neredeyse herkesin bir Kürtü
var; ancak olmayan Kürtün Kürtüdür...
Bize, Kürtün Kürtü lazım... / Ji me re Kurdên Kurda divê...
|